Kayın pederim beni doyuruyor artık

Kocam her zaman muhteşem bir aşık olmuştur. Ben de her zaman sevilen bir kadın oldum. Bulunduğum civarda erkeklerin dikkatine sürüklerim. Mavi gözlerim, uzun, örülü saçlarım vardır. Sedat bu halimle liseli kızlara benzediğimi düşünür. Ben 21…

Kocam her zaman muhteşem bir aşık olmuştur. Ben de her zaman sevilen bir kadın oldum. Bulunduğum civarda erkeklerin dikkatine sürüklerim. Mavi gözlerim, uzun, örülü saçlarım vardır. Sedat bu halimle liseli kızlara benzediğimi düşünür.

Ben 21 yaşındaydım, kocam Sedat ise 25 yaşındaydı. Sedat’ın babası Faruk benim gözümde çekici bir erkekti. Sportmen, olgun, oğlundan daha yakışıklı bir erkek… Nikah merasiminden çıkarken misafirler bizi kutluyorlardı. Faruk, beni kutlamak için öperken, eliyle hafifçe göğüslerimi değmişti.

Yalnızca bu kadar değildi onun bana karşı yaklaşımı… Hep bana hayran bakışlar… Ufak değişler… Flörtümsü övgüler… Ama güzel gördüm hep, bunlardan hiç kocama bahsetmedim.

Evlendikten sonra konutumuzun işleri bitene kadar takribî bir kaç haftalık bir zaman için Sedat’ın ailesinin evinde kaldık.

Yeni konutlu bir çiftten beklendiği, olması gerektiği gibi, belki azıcık daha fazla…

Sedat’ın anne ve babası yan odada kalıyorlardı ve kesinlikle bizim çıkardığımız sesleri dinliyorlardı. Birbirimizi o kadar uyarmamıza karşın, zevkin doruklarına çıktığımızda kendimizi kaybediyorduk. Hele ben, orgazm olurken kendimi yakalayamıyor, çıldırıyordum.

Evleneli uzun zaman geçmemişti ve henüz kendi konutumuzu hazırlayamadığımız için Sedat’ın ailesi ile beraber yaşıyorduk. Sedat’ın annesi Leman kütüphanede çalışıyordu. Ben akşama kadar konutta yalnız kalıyordum.

Bir gün konutta yeniden yalnızdım ve banyoda çamaşır deviriyordum. Kimsenin gelmeyeceğini, konutta yalnız olduğumu düşünerek, günlük kıyafetlerimi de çıkarmış öbür çamaşırlarla beraber aygıta atmıştım. Çamaşır aygıtının kapağını kapatıyordum.

Üzerimde yalnızca bir külot, bir sütyen vardı. Tüm dikkatimi aygıtı programlamaya vermiştim. Birden bire banyonun kapısı açılıverdi. Faruk,

“Oh… Pardon Gül, burada olduğunu öğrenmiyordum” dediğinde fobiyle irkildim.

Her zaman sabah işe gidip akşam gelen Faruk, bugün öğle yemeği için konuta gelmiş.

Hemen doğruldum ve utancından kızarmış suratımla omuzumun üzerinden ona baktım.

Münasebetsiz bir gidişattaydım. Banyoda yarı üryan bir durumdaydım ve benim aksime, pek utanmış görünmeyen kayınpederimin hayran bakışları benim üryan vücudumu geziyordu. Konuşmaya başladığımda, kekeleyerek,

“Aygıta çamaşırları atıyordum… Ben… Ben.. Konutta… Kimse yok diye…” diyebildim. Kayınpederim,

“Şey… Öğle yemeği için gelmiştim. Ben de kimse yok varsaydım… Seni böyle…” diyerek sustu, bana baktı ve aniden “Gül, öğreniyor musun, çok harika kalçaların var” deyiverdi.

Bu komplimanı çok güzelime gitmişti. Fakat bu komplimanı yapanın kayınpederim olması kendimi kabahatli sezmeme neden olmuştu. Hiçbir şey diyemeden öyle kalmıştım. Evvel aramızda bir suskunluk oldu. Sırtım ona dönük, coşku içindeydim, konuşamıyordum. Suskunluğu yeniden Faruk bozdu,

“Bana dönsene Gül… Suratının hoşluğunu görmek istiyorum” dedi.

Evvel azıcık kararsız ettim, ama sesi emreder gibiydi, ben de emre uydum. Usulca döndüm ve sırtımı aygıta yaslayarak durdum. Faruk gülümseyerek derin bir soluk aldı.

Pantolonunun önündeki şişkinliğin geliştiği sarih bir biçimde görünüyordu.

Faruk gözleriyle sutyenimi delecek gibi, memelerimi okşar gibi bakıyordu. Ardından bakışları alta, külotuma, külodumun beyaz tül kumaşının arasından görünen amcığımın kapkara kıllarına yöneldi. Sonra soluğu daha da süratlenerek,

“Ohh… Gül… Kahretsin… Öyle hoşsun, öyle güzelsin ki, usumu başımdan alıyorsun yavrum…” Eliyle pantolonunun önündeki şişkinliği avuçlayarak, “Sen de görüyorsun ya… Uzun, çok uzun zamandan beri aletim bu kadar sertleşmemişti…” dedi. Çekingen bir gülümsemeyle,

“Sağol, baba… Ben… Şey… Üzerime bir şeyler giysem iyi olur…” diyerek kapıya yöneldim.

Fakat çıkamadım. Faruk benim yolumu keserek durdurdu. Banyonun ortasında durup gözlerimi ona diktim. Suskunca baktım ve yol vermesi için bekledim.

“Lütfen sutyenini çıkar ve bana bu hoş memelerini göster, lütfen Gül…” dedi.

“Bence iyi fikir değil bu baba… Bak, sana baba diyorum.

Bana baba diyorsun ama bizim aramızda kan bağı yok.. Bence gayet basmakalıp bir cinsel çekim yaşıyoruz. Benim seni istediğim kadar sen de beni istiyorsun. İnkar etme… O kadar zarf attım, hiç itiraz etmedin. İstiyorsun sen de… Ancak dediğimi yaparsan geçmene izin veririm… Hadi canım… Sütyenini çıkar ve memelerini bana göster…” dedi.

O kenara çekilmeden dışarıya çıkmam olası değildi. Naçar çamaşır aygıtının yanına geri döndüm. Kayınpederimin gözlerine baktım. Gözünü kırpmadan tutkuyla, bana dinlediği şehvetin bürüdüğü gözlerle bana bakıyordu. Onun istekli bakışlarıyla kıvrandım, içimden bir şeyler aktı sanki…

Bir yandan da düşünüyordum. Adamın dediğini yapmaktan başka devam yoktu. Ne çıkar diye düşündüm. Alt tarafı göğüslerimi görecekti. Ellerimi arkaya uzatarak, sütyenimin kopçasını çözdüm. Askılarını omuzumdan alt sıyırınca, sütyenim hür kaldı, sıyrılıp yere düşmesine izin verdim ve memelerim ortaya çıktı.

Faruk pantolonunun önündeki sertliğe elleriyle bastırıyordu.

Ben de gitgide heyecanlanıyor, ateşleniyordum. Her saniye sıcaklığım çoğalıyordu. Ağzı sulanan kayınpederimin karşısında üzerimde yalnızca saydam bir külot, göğüslerim üryan bir gidişatta dururken, amımın iyice ıslanmaya başladığını seziyordum.

Gözlerini memelerime dikip bakarken,

“Ohhh… Yavrum, ne kadar hoş memelerin var… Öyle büyük, öyle şekilli ve pürüzsüz ki… Yaşamımda böyle hoş meme uçları görmedim… Ne harika şeyler bunlar, pespembe…” dedi. Gülerek,

“Teşekkür ederim övgülerine…. İşte isteğini yerine getirdim babacım…” dedim. “Hadi şimdi izin ver de gideyim…” Faruk doğrudan gözlerime bakmaksızın memelerimde değişmezlenen bakışlarıyla,

“Şimdi gizeme külotunda Gül… Hadi onu da çıkar… İçindekini çok merak ediyorum… Hadi şu tazecik amcığını göster bana kızım…” dedi.

Amcık? Ohh… Nasıl konuşuyordu bu adam benimle böyle…? çılgın mı ne? Yüzsüz… Ne yapmak istiyordu bu adam…? Sütyen dedi, sütyeni çıkardım, şimdi külot diye yakalattı… Nereye kadar gidecek bu işin sonu öğrenemiyordum.

Kayınpederimin benim için kabaran önündeki sertlik, üryanlığımı yudum yudum içen şehvetli bakışları, yüzsüzce konuşması karşısında gitgide coşkum çoğalıyor, daha da ıslanıyordum.

Artık dediğini yapar, amımı da gösterirsem şayet, bu noktadan sonra geriye dönüş olmayacaktı.

Sonunda kasıklarımdan tüm bedenime dağılan ateş bana kararımı verdirdi. Olabildiğince seksi bir tutum takınarak kayınpederimin gözlerinin içine baktım,

“Amımı da görmek istiyorsun ha? Peki, tamam Faruk bey… Madem çok istiyorsun… Sana onu da göstereceğim.” dedim.

Külodumun bel bandından yakalayıp, amımın kıllarını sarihe çıkaracak biçimde sıyırdım. Büyülenmiş gibiydi, pür dikkat beni izliyordu… Külotumu çekiştirip tamamen indirmeden o hizada oyalandım. Eziyet sürükletiyordum sanki… Kayınpederim sabırsızca inledi,

“Devam et, durma!“

Külodumu kalçalarımın altına kadar sıyırdığımda, incecik ağı, kesintisiz akıp duran zevk sularımdan sırılsıklam olmuş amıma yapışmış, dudakların arasında kaybolmuştu. Gözlerimi kayınpederimden ayırmadan işaret parmağımla külodun ağını ıslak, biraz ziynet diye vazgeçtiğim kıl öbeğinin dışında kaymak gibi pak amımın dudaklarından kurtardım yavaş yavaş…

Faruk’un gözleri yerinden fırlayacak gibiydi. Ben evvel bir bacağımı, ardından da değişiğini kaldırarak külotumu çıkarmamı donmuş gibi izliyordu.

Ayağımdan çıkardığım külodumu işaret parmağıma takarak ona doğru uzatıp,

“Bak bana neler yaptın, Faruk… Senin suratından, amımın suyu külotumu sırılsıklam yaptı… Bak işte…” diye gösterdim.

Sonra da ıslak külotu kayınpederime doğru fırlattım. Havada tutup burnuna yanaştırdı. Hala üryan amıma bakıyordu. Soluğu iyice sıklaşmıştı. Ayağımdan çıkardığım ıslak külodum burnunda derin derin soluk alıp koklarken,

“Dün senin lekeli külotlarından birini banyoda buldum. Senin hoş amının kokusunu alıp seni siktiğimi hayal ettim…” dedi.

“Gelinin olmam, oğlunun karısı olmam senin için mesele değil sanırım… Vakayı buraya taşıdığına göre…”

“Seni ilk gördüğümden beri çılgın oluyorum Gül… Hastayım sana… Geceleri kocanın altında sikilirken çıkardığın sesler, inlemelerin çılgın ediyor beni… Senin için de kayınpederin olmam mesele değil gördüğüm kadarıyla… Pek zorlamama gerek kalmadı bakıyorum.” Güldüm,

“Bence de mesele değil babacım… Ben de ilk gördüğümden beri sana hayranım… Çoğu gece senin dinlemen için inliyorum yüksek sesle…” dedim.

Daha fazla kendimi yakalayamadım ve parmağımı amımın yarığına sokarken “Hadi bakalım… Ben sana amımı gösterdim.

İyice sertleşmiş, kocamanca aleti ortaya çıktı. Hoş bir şeydi. İki adım ileri atıp yanına geldim. Uzanıp yarrağını avucumun içine aldım ve

“Hımmm!! Harika bir aletin varmış” dedim. Ben usulca sikini okşamaya başlayınca Faruk da mırıltılar çıkarmaya başlamıştı. O da uzanıp memelerimi yakaladı. Sıkıp sıkıp vazgeçiyor, bu hareketi kumpaslı ritmik bir biçimde yapıyordu.

“Memelerimi sevdin değil mi?” diye sordum. Evet anlamında homurdandı. “Islanmış amımı koklamak istemez misin?” diye yine sordum,

İnleyerek cevapladı. Geriye doğru çekilip çamaşır aygıtının üstüne oturdum. Bacaklarımı ayırıp ayaklarımı havaya doğru kaldırdım. Faruk kalçalarımın arasına gelip, eğildi ve suratını sıcacık amıma gömdü. İyice ateşlenen amımı yalayıp emerken bacaklarımı onun omuzları üstüne yerleştirdim.

Faruk bir köpek yavrusu gibi koca diliyle yalarken artık daha fazla sabredemedim. Amımı iyice ağzına bastırarak çığlık çığlığa boşaldım.

Fakat hala doymamıştım. Yakışıklı kayınpederimin bana gösterdiği kocaman, hoş aletteydi usum… O hoşluğu bir an evvel içime almalıydım. Soluk soluğa,

“Oğlunun karısını, bu koca yarrağınla sikmek ister misin Faruk? “ dedim. İnleyerek

“Ohhh eveet!” dedi. Usulca çamaşır aygıtından alt kayıp arkamı kayınbabama dönüp domaldım. Arkama dönüp dilenir gibi

“Sok içime Faruk, hadi… Sik gelinini.. Hadi Faruk!” dedim. Arkama gelip, sertleşmiş sikini amımın dudakları arasını yasladı. Aletinin kaygan amımın içine doğru girdiğini sezdiğimde,

“Eveet!… Ohhh Eveet…!! Sik beni…!! Sik beni… Şimdi…!” diye haykırmaya başladım. Belimden tutarak aletini içime, iyice derinlere doğru soktu. Şimdi beni yavaş yavaş sikiyordu. Her darbesi benim heyecanımı ve şehvetimi daha da artırıyordu.

“Ohhh… Amın harika bir tanem… Bütün sikilecek bir am… Daracık… Oohhhh Gül… Hoş gelinim benim… Seksi gelinim… İçine boşalıyorum… Oooh… Geliyoruuum…” diye bağırıyordu.

Ardından siki amımın içine zonklayarak boşalmaya başladı. Ben de çığlıklar atarak ikinci defa muhteşem bir orgazm yaşamaya başlamıştım.

Amımın suyu ile spermin kokuları tam banyoyu doldurmuştu. Faruk külotumu alıp ıslak amımı silerken ben cihazın dibine yığılıp kalmıştım. Elindeki külotu göstererek,

“Gülüm… Şayet mahsuru yoksa bunu ben almak istiyorum… Koklayıp koklayıp otuzbir çekerim…” dedi.

Kan ter içinde kalmış, darmadağın olmuş, bitap durumdaydım. Ömrümde böyle sikilmemiştim. Başımı kaldırıp güçlükle,

“Artık masturbasyon yapmana gerek yok babacım.” diye cevapladım. “Artık ben varım. Gelinin var.”

Takibeden zaman içerisinde kayınpederimle haftada iki ya da üç defa sevişmelerimiz devam etti. Sonunda konutumuz hazırlanınca, Sedat’la ben oraya taşındık. Faruk, Sedat konutta yokken geliyor ve beni sikmeye devam ediyordu.

Bu benim çok güzelime gidiyordu. İyice alışmıştım buna… Faruk gelmediği, ara verdiği zamanlar kendimi tatminsiz seziyor, tutkularım tavan yapmış oluyordu. Gözlerim çevrede fıldırfıldır geziyor, sikilmek için aranıyordum sanki…

.