Baldızıma Olan Umutsuz Aşkım!

Baldızıma Olan Umutsuz Aşkım! Zeynel 56 Y., Ankara / Türkiye

Ben Zeynel, 56 yaşımdayım. Genç görünümlü, deyimi caizse zıpkın gibi biriyim. Yarağım öyle büyük değil, ama gönlüm ve duygularım çok büyük. Burada anlatacağım öyküm hakikatinde senelerce deliler gibi yakalandığım baldızıma olan aşkım ve onunla bereber olamamanın dayanılmaz acısı ve nihayet kısmi de olsa reelleştiğinin öyküsüdür.

Baldızım 38 yaşında ve konutlu. Kocasına çılgın gibi aşık olarak evlendi, ama daha sonra onun ne hödük ve kaba birisi olduğunu kavradığında iş işten geçmişti. Hakikatinde kayınbirader kadının tüm cinsel duygularını da yok etmiş, onu bir erkek haline getirmişti. Zati bu surattan umutsuzca aşkım sürüp gidiyor ve her gün dayanılmaz hal alıyordu. Ben hakikatinde baldızımı evlenmesinden çok evvel hoşlanıyordum. Hakikatinde kendimi onun aşkını hak eden birey olarak görüyordum. Yıllarım aşk acısıyla geçip gidiyor ve ben kendikendime 80 yaşına da gelsem bu aşktan asla bırakamayacağımı da öğreniyordum. Bu cinselliğin ötesinde bir duyguydu. İşin makûs tarafı baldızım ablasına öylesine sevgiyle bağlıydı ki benimle aşk yaşaması olası değildi.

Şakacı ve mizahlı birisi olduğumdan, birgün baldızıma şaka yollu kendisine aşık olduğumu söyledim. Kendisine ne kadar değer kattığımı, kesintisiz onu düşündüğümü söyledim. Bu sohbetim ve ona olan tutkumu anlatmak epeyi uzunca sürdü. Bu ara tepkisini ölçüyordum. Yalnızca dinliyordu. Sonunda çok onore olduğunu söyledi ve mevzu kapandı. Ne var ki daha sonra bir telefonla böyle bir şeyi kendisine bir daha söylememem mevzusunda uyardı, “Unut!” dedi.

Sefil olmuştum. Fazla duygusal olan ben bu ızdıraba ne kadar katlanırdım. Unutmaya çalıştım, olmadı. Zaman zaman nefret etmeyi sınadım, olmadı. Kendisini sık sık da göremiyodum. Bazen 3 ay dahi görmediğim oluyordu. Zaman geçtikçe hasreti içimce çığ halini alıyordu. Kendi kendime, “Yaradanım, onun dudaklarından bir kere doya doya öpsem vefata dahi razıyım!” diyordum. İşte aşk buydu. Abayı Yakmak buydu. Hoş ama kahredici bir duyguydu bu aşk.

Zaman böyle akıp gidiyordu. Kendisine böylesine aşkımı bülten ettiğime göre, onun da duygularında azda olsa kıpırdanma olmuştur diye düşünüyordum. İnsan bu kadar gaddar, bu kadar duygusuz olamazdı. Yaradanım, bu karşılıksız aşk ne menem bir şeydi. Sonunda şöyle bir fikir geliştirdim: kendisine yalnız bir fırsatını bulup şöyle diyecektim, “Dünyada bundan sonra tek hevesim, tek erişmek istediğim şey: Seni dudaklarından doyasıya bir kere öpmek. İster kız, ister bağır bana, ama ben sadece duygumu ifade ediyorum!” diyecektim.

Ve Yaradana şükür, o gün kısmet oldu ve bu tutkumu söyledim. Güldü ve “Peki!” dedi. İnanamıyordum. Bacaklarım kesildi. Coşkudan yakalandım. Ağlamaklı oldum. Yemin ederim gözlerimden yaş geldi. Yıllar seneyi sürüklediğim aşkın karşılığı bir öpücük de olsa razıydım. Bu, bir annenin çocuğuna kavuşması gibiydi. Ben baldızıma fantastik hürmetliydim. Bu aşk benim kabahatim değildi.

“Peki öp!” dedi. Mükemmel bir hevesle kaptım dudaklarını. Aşırıca karşılık vermiyordu. Başının arttan elimle anlayıp kendime çektim. Suratını çılgınlar gibi yalamaya başladım. Alt tarafına asla değmiyordum. Böylesi mukaddes bir aşkı seks ile normal hale getirmek bana da uymazdı. Öptükçe o da heyecanlanmaya ve karşılık vermeye başladı. Ona, “Sen dünyamsın, sen benim herşeyimsin!” diyordum. Çocuğun mektepten geleceğini söyledi ve gitti.

Bundan sonra ne olacağını ben de öğrenmiyorum. Büyüme oldukça burada paylaşacağım. Yaradan kimseye baldız aşkı acısı yaşatmasın.

[Zeynel]